“`html
Washington Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin direktörü Gönül Tol, New York Times gazetesinde yayımlanan “Türkiye otokrasiye direniyor, halkın cesareti küresel sessizlikten daha fazlasını hak ediyor” başlıklı makaleye yönelik değerlendirmelerde bulundu. Tol, bu makalenin mevcut durumu anlayamadığını ve Erdoğan’ın iktidarındaki eski bakış açılarına yaslandığını belirtti. Aynı zamanda, Türkiye’nin neo Osmanlı vizyonu hakkında yanlış değerlendirmenin yapıldığını dile getirdi. Tol, “Bir zamanlar bölgesel hegemonya peşindeydi ve muhteşem bir şekilde başarısız oldu. Bugün, Türkiye iflas etti, komşularıyla aynı krizlerle karşı karşıya ve Erdoğan daha çok başka bir Orta Doğulu otokrat gibi görünüyor” ifadesini kullandı.
New York Times gazetesindeki yazıda ise Türkiye’nin son on yıl içinde giderek otoriterleştiği belirtiliyor. İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltı ve tutukluluk sürecindeki gelişmelerin ardından, dünyanın bu duruma yeterince tepki vermediği vurgulandı. Makalede, Türkiye’nin bu sessizlikten daha fazlasını hak ettiği ifade ediliyor.
Gönül Tol’un New York Times makalesine sosyal medya üzerinden yaptığı eleştirilerde ise süreç şu şekilde özetleniyor: “Bu, hedefi ıskalayan bir başka eski bakış açısı. Erdoğan’ın hala neo-Osmanlı vizyonunu sürdürdüğünü iddia ediyor.” Tol, bir zamanlar Türkiye’nin bölgesel hegemonya peşinde koşturduğunu ancak bu hedeflerin başarısız olduğunu kaydederken, bugünün Türkiye’sinin iflas ettiğini ve diğer bölge ülkeleriyle benzer krizler yaşadığını belirtti. Bu bağlamda, Erdoğan’ın profilinin daha çok başka bir Orta Doğulu otokrat ile örtüştüğüne dikkat çekti.
Tol, Türkiye’nin dış politikasını ele alarak, mevcut tutumun tamamen iş odaklı olduğunu ifade etti. Bu bağlamda, Türkiye’nin savunma ürünleri satışı, altyapı projeleri ve enerji anlaşmaları arayışındaki politika değişiklikleri üzerinde durdu. Özellikle Suudi Arabistan’ın bir zamanlar özlemini duyduğu bölgesel güç rolüne Türkiye’nin yeniden yönelmesi dikkat çekiciydi. Bu durum, Türkiye’nin dış politikada izlediği yolun daha ziyade ekonomik çıkarlar ve iş geliştirme üzerine kurulduğunu ortaya koyuyor.
Gönül Tol’un eleştirilerine ek olarak, Türkiye’nin dış politikasındaki bu dönüşüm, yalnızca iktidardaki mevcut sorunlardan kaynaklanmadığı gibi aynı zamanda uluslararası ilişkilerdeki dinamiklerin de bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin geçmişteki iddiasını kaybetmesi ve diğer Orta Doğu ülkeleriyle yaşadığı benzer sorunlar, bu sürecin derinlemesine incelenmesi gerektiğini gösteriyor. Dolayısıyla, Erdoğan’ın politikalarının odak değiştirmesi, yalnızca iç politikadaki dinamiklerle sınırlı kalmayıp, farklı coğrafyalardaki etkileri ile de dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, Gönül Tol’un değerlendirmeleri ışığında Türkiye üzerinde yürütülen eleştirilerin, iktidarın sağladığı kazanımların ötesinde, halkın bu durumu nasıl değerlendirdiği ve uluslararası toplumun tepkisinin ne derece önemli olduğu da ayrı bir tartışma konusu oluşturuyor. Ekrem İmamoğlu’nun durumu, Türkiye’nin demokratik süreçleri üzerindeki baskılar ve bu baskılara karşı dünya genelinde oluşan sessizlik, halkın hükümete karşı ne denli cesur bir duruş sergiledi