Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 21 Ağustos 2025 tarihinde kaybolan 17 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeni, 8 Eylül 2025 tarihinde bulundu. Bu trajik olayın ardından başlatılan soruşturmada, Narin’in ölümü ile ilgili aralarında aile bireylerinin de bulunduğu toplam 12 kişi tutuklanmıştı. Soruşturma sürecinde “suçluyu kayırma” suçlamasıyla ilgili açılan davanın ilk duruşması, Diyarbakır 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirildi.
Tutukluluğa Devam Edilecek
Diyarbakır 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, sanıklar arasında Narin Güran’ın annesi Yüksel Güran, ağabeyi Enes Güran ve amcası Salim Güran’ın da bulunduğu 6’sı tutuklu toplam 15 sanık yer aldı. Mahkeme, bu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi. Narin’in ölümüyle bağlantılı yapılan bu yargılama sürecinde alınan karar, toplumsal bir duyarlılık oluşturdu ve dikkat çekti. Davanın bir sonraki duruşması ise 2 Mayıs 2026 tarihine ertelendi.
Hapis İsteniyor
Tutuklu sanıklar arasında bulunan Birsen, Fuat, Maşallah Güran ve Salim Güran’ın işçisi Mehmet Selim Atasoy, yanında çalışan Mehmet Şevket Kaya ve Muhammed Kaya’nın yanı sıra tutuksuz olan sanıklar Şeyma Kaya, Hediye Güran, İbrahim Halil Güran, Barış Güran, Kurtuluş Güran ve Ömer Faruk Güran ile 16 ve 17 yaşındaki üç çocuk hakkında “suçluyu kayırma” suçlamasıyla 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası talep edilmektedir. Bu talep, duruşmada mahkemeye sunuldu ve dava sürecinin ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu.
“Gerçek Fail’e Ulaşılmalı”
Duruşmayı izleyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, adliye önünde yaptığı basın açıklamasında, ilk yargılamada alınan hükmün, olayın gerçek failini ve onun nedenlerini tarif etmekten uzak olduğunu vurguladı. Tanrıkulu, “Soruşturmanın etkin biçimde ele alınması ve yargılamaların bu çerçevede yürütülmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde gerçek faile ve olayın nedenine ulaşabiliriz” şeklinde konuştu. Vekil Tanrıkulu’nun bu açıklamaları, Türkiye genelinde sıklıkla gündeme gelen kadın cinayetleri ve cinsiyet temelli şiddet konularındaki endişeleri bir kez daha ön plana çıkardı.
Narin Güran’ın ölümü ile ilgili yürütülen bu dava, yalnızca bir ailenin kaybı olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir olay olarak da önem taşıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele bağlamında, bu tür davaların takip edilmesi ve adil bir yargılama sürecinin sağlanması büyük bir önem arz ediyor. Narin’in ailesinin bu süreçteki durumu, hem yerel hem de ulusal basında sıkça yer almakta ve mağdur aileye destek çağrıları yapılmaktadır.
Diyarbakır’daki bu olay, ulusal anlamda kadın cinayetleri, kaybolma vakaları ve aile içi şiddet konularında bir tartışma başlatmış durumda. Toplumun tüm kesimlerinin duyarlı olması gereken bu husus, hukuk sisteminin nasıl işlediğine ve adaletin sağlanmasına dair önemli soruları da beraberinde getiriyor. Özellikle Narin Güran’ın davası, adalet arayışının ve toplumun vicdanının ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
Mahkeme sürecinin ilerleyen dönemlerinde, davanın gidişatı ve alınacak kararlar, toplumsal