Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Medya AŞ Genel Müdürü Murat Ongun, eşinin gözaltına alınmasına sert bir şekilde tepki gösterdi. Ongun, sosyal medyada yaptığı paylaşımda durumun kendisi için ne kadar acı verici olduğunu ifade ederken, hukukun işlerliği ve eşleriyle çocuklarının korunması adına yapılan haksızlıkları dile getirdi.
Ongun, “Sırada ne var?” diye sorarak, bu durumun kendisi ve ailesi için bir tehdit içerdiğini vurguladı. Özellikle eşinin suçsuz yere gözaltına alındığını söyleyen Ongun, eşinin başka hiçbir suçu olmadığına dikkat çekerek, “Kıymetlimi, çocuklarımın yanında şafak vakti gözaltına aldınız” ifadesini kullandı. Bu durumun nasıl bir adalet anlayışıyla örtüştüğünü sorgulayan Murat Ongun, halk arasında eşlerin ve çocukların kutsal olduğu yönündeki toplum görüşüne ne kadar uymadığını dile getirdi.
Ongun, duyduğu derin hayal kırıklığını aktarırken, devletin temel ilkelerinden biri olan aile yapısının korunması gerekliliğine de işaret etti. “Hani eşler, çocuklar kutsaldı? Hani onlar, siyasi kavgalardan muaftı?” sözleriyle, siyasi çatışmaların aile yapıları üzerindeki olumsuz etkilerini yansıttı. Bu noktada, çok sayıda insanın aynı durumdan muzdarip olduğunu belirten Ongun, çocukların yaşadığı psikolojik baskıyı vurguladı.
Ongun’un duygusal mesajı, sadece kendisine değil, benzer durumda olan ailelere de bir dayanışma çağrısı niteliği taşıyordu. “Dostlarım; babaları cezaevinde, anneleri nezarethanede olan çocuklarımı yalnız bırakmayın” diyerek, olayın sadece bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir mesele olduğunu ifade etti. Bu bağlamda, Murat Ongun kendi acısını aktarırken aslında toplumdaki adaletsizliğe ve eşitsizliklere de dikkat çekmiş oldu.
Sonuç olarak, Medya AŞ Genel Müdürü Murat Ongun’un eşinin gözaltına alınması, sadece kişisel bir travma değil, aynı zamanda toplumsal adalet arayışının önemli bir parçası haline geldi. Ongun’un bu konuda yaptığı açıklama, daha geniş bir çerçevede hukukun üstünlüğü, insan hakları ve aile değerleri konularında sorular ortaya çıkardı. Türkiye’deki mevcut hukuki sistemi ve adalet anlayışını sorgulayan bu tür olayların, bireyler üzerinde yarattığı psikolojik baskının ve derin etkilerin anlaşılması, toplumsal bir duyarlılık gerekliliğini de ortaya koyuyor.