Kurultay Kumpasını Aklama Çabasına CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer’de Dahil Oldu
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun birlikte organize ettiği 38. Olağan Kurultay’a ilişkin şaibe ve kumpas iddiaları yeniden alevlendi. Şimdi ise bu şaibeli süreci aklama çabası, bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı üzerinden yürütülüyor.
Özgür Özel, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Kemal Bey, Ekrem Başkan’a kurultay tertemiz dedi” diyerek, tartışmalı kurultaya dair eleştirileri bastırmaya çalıştı. Ancak bu açıklama, Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik tarafından net bir dille yalanlandı. Çelik, Kılıçdaroğlu’nun böyle bir beyanı olmadığını ve bu tür ifadelerin kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu belirtti.
Özgür Özel, Avukatı Hedef Alarak Geri Adım Atmadı
Tepkilerin ardından geri adım atmayan Özgür Özel, bu kez Celal Çelik’i “büyük hadsizlikle” suçlayarak hedef aldı. Ancak asıl dikkat çeken detay, Özel’in kamuoyuna Ekrem İmamoğlu aracılığıyla Kılıçdaroğlu’nun ağzından sözler aktarıp, bu kumpas sürecini Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetiyle temize çekmeye çalışması oldu. Yani Özel, Kılıçdaroğlu’nu ve avukatını dolaylı olarak yalan beyanda bulunmakla itham ederek, kurultay kumpasını aklama hamlesini bizzat eski genel başkanın omuzlarına yüklemeye çalışıyor.
Özgür Özel bu hamlesiyle yalnızca kendi pozisyonunu sağlamlaştırma ve kurultay sürecine dair rüşvet, hile, baskı iddialarını bastırma derdinde değil; aynı zamanda parti tabanı ile muhalefete oy veren seçmenleri Kılıçdaroğlu’na karşı kutuplaştırma ve kinlendirme stratejisi de izliyor. Bu manipülasyonun bir diğer boyutu ise, CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer’in açıklamaları ve sosyal medya paylaşımlarıyla aynı paralelde yürüyor.
CHP’yi Bölünmenin Eşiğine Getiren Tehlikeli Oyun
Özgür Özel ve çevresindeki isimlerin yürüttüğü bu manipülatif strateji, CHP’yi adeta bölünmenin eşiğine getiriyor. Parti içi iktidar hesapları, eski genel başkanın adının kullanılması ve medya üzerinden yürütülen algı operasyonları artık yalnızca CHP’nin değil, ana muhalefet misyonunun da sorgulanmasına yol açıyor.
Oysa Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Açlık ve yoksulluk her geçen gün derinleşirken, komşu ülkelerde savaş çanları çalıyor. Böyle bir tabloda CHP’nin ana muhalefet olarak topluma umut vermesi, çözüm üretmesi ve iktidarı denetlemesi beklenirken, partinin enerjisi tamamen iç hesaplaşmalara harcanıyor.
Çırpındıkça Dibe Batıyorlar
Kamuoyu artık şunun farkında: CHP Genel Merkezi ve Özgür Özel, ülke sorunlarını çözmek bir yana, içerideki kavgaları ve koltuk savaşlarını perdeleyerek gerçek gündemi saptırmaya çalışıyor. Muharrem İnce’nin yeniden partiye davet edilmesi, Kılıçdaroğlu’nun adının istismar edilmesi ve avukatına yönelik saldırılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu hamlelerin amacının “aklanmak” değil, “örtbas etmek” olduğu çok net görülüyor.
Sonuç olarak CHP yönetimi, tabanını, kamuoyunu ve muhalefet bloğunu kendi içindeki hırsların girdabına sürüklüyor. Bu stratejiyle çırpındıkça daha da dibe batıyorlar.
