İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, gerçekleştirilen toplantıda Kanal İstanbul projesine yönelik sert eleştirilerde bulundu. Kavuncu, bu projeyle birlikte 136 milyon metrekare tarım alanının ve 83 milyon metrekare yaşam alanının yok olacağını ifade ederek, projenin Türkiye’nin geleceğine ihanet olduğunu savundu. Ayrıca, Sazlıdere Barajı’nın ortadan kalkmasının da projeye dahil olduğu eleştirilerinin arasında yer aldığını belirtti. Kavuncu, projede yer almayı düşünen özel firmalara seslenerek, “Bu millet sizi affetmez” ifadesini kullandı.
Kavuncu, Kanal İstanbul’u bir “rant projesi” olarak tanımlarken, projeye destek veren çevrelerin ve özellikle Arap sermayesinin bu projeye olan ilgisini vurguladı. İstanbul’un tarihi, doğası ve kültürü ile bu projenin tanışmadığını ifade eden Kavuncu, projede yer almanın Türkiye’ye yapılacak en büyük ihanet olduğunu dile getirdi. Bu tür projelerin yalnızca ekonomik kaygılarla ilerlediğini ve toplumun genel çıkarlarını göz ardı ettiğini belirtti.
Demokratik Sol Parti (DEM) Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan da projenin doğaya olan etkileri ve İstanbul’un ekolojik yapısına verdiği zararlar hakkında eleştirilerini dile getirdi. Ayan, bu projenin “ekokırım projesi” olduğunu belirterek, İstanbul’un yüksek deprem riski altında olduğunu hatırlattı. “Deprem riski bu kadar yüksekken hâlâ bu projede ısrar ediliyor. İstanbul’u ranta açmak istiyorsunuz,” diyerek proje karşıtlarına katıldığını net bir biçimde ortaya koydu.
PROJEYE AYRILAN BÜTÇEYE DİKKAT ÇEKTİ
CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı ise kanalda gerçekleştirilen tartışmalara, projeye ayrılan bütçenin etkin bir şekilde kullanılmadığını savunarak katıldı. Salıcı, Kanal İstanbul’a ayrılan 20 milyar dolarlık kaynakla İstanbul’da 450 bin konut inşa edilebileceğini belirtti. Günümüzde GSM altyapısının çökme riskindeyken, 5G yatırımları yerine Kanal İstanbul’un tartışılıyor olmasının yanlış bir öncelik sıralaması olduğuna dikkat çekti.
Muhalefetin bu projeye yönelik güçlü itirazları, öneri reddedilmesine rağmen devam ederken, Kanal İstanbul projesi üzerindeki siyasi ve toplumsal tartışmaların önümüzdeki günlerde de yoğun bir şekilde sürmesi bekleniyor. Projenin yalnızca çevresel etkilere değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik dinamiklere de nasıl yansıyacağı konusunda pek çok soru işareti mevcut. Projenin destekçileri ile muhalifleri arasındaki gerginlik, ilerleyen süreçte daha da derinleşebilir.
Kavuncu ve diğer muhalefet temsilcileri, Kanal İstanbul’un salt ekonomik kazançtan öte daha fazla değerlere zarar verebileceğini vurgularken, projenin tartışılması gereken birçok boyutu olduğu konusunda hemfikir. Öte yandan, projenin hayata geçmesi durumunda İstanbul’un ekolojik dengesinin ne şekilde etkileneceği ve bu durumun gelecekte şehir yaşamını nasıl şekillendireceği belirsizliğini koruyor. Bu bağlamda, her geçen gün artan eleştirilerin yer aldığı bir gündem oluşturuyor.
Gerçekten de, İstanbul’un iklimi, coğrafyası ve tarihî dokusu göz önüne alındığında, bu projenin sadece inşaat alanları oluşturup oluşturmayacağı değil, aynı zamanda insanların, doğanın ve kültürel varlıkların bu süreçten nasıl etkileneceği de önem arz ediyor. Ülkenin bu kadar büyük bir projeye girişmesi ve bunun yanında muhalefetin güçlü sesini yükseltmesi, Kanal İstanbul’un Türkiye için yalnızca bir ulaşım aracı mı yoksa çok daha derin sosyal ve çevresel sorunları gündeme getirip getirmeyeceği konusunda ciddi tartışmaları da