Kadıköy’de meydana gelen trajik bir olayda, Mattia Ahmet Miguzzi’nin bıçaklanarak öldürülmesiyle ilgili olarak başlatılan davada, mahkeme heyeti SSÇ U.B. adlı şüphelinin yaşını belirlemek amacıyla Adli Tıp Kurumu’na yazı göndermiştir. Bu süreç, delil toplama ve şüphelinin yasal statüsünün belirlenmesi için kritik bir adım olarak görülmektedir. Adli Tıp Kurumu, yaş tespitine yönelik gerekli çalışmaları başlatmış ve ilgili rapor için 6. İhtisas Kurulu oluşturulmuştur.
Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan rapor ciddi bilgileri içermekte olup, mahkemeye iletilmiştir. Raporda dikkat çeken bir husus, U.B. adlı şahsın hastane kaydı olmaksızın, yalnızca babasının beyanı ile kayıtlı olduğu bilgisi olmuştur. Bu durum, genç bireyin kimlik tespitinin ve yasaların öngördüğü hakların belirlenmesinde zorluklar yaratabileceğini göstermektedir.
Rapor, bu konuyla bağlantılı olarak mahalledeki güvenlik endişelerinin de artmasına yol açmıştır. Uzman görüşü olarak 5 Adli Tıp Uzmanı, detaylı bir inceleme yapmış ve sonuç kısmında bulgularını şöyle açıkladılar. U.B.’nin, 17 Temmuz 2009 doğumlu olduğuna dair kayıtları doğrulanan grafiklerin, Adli Tıp Kurumu bünyesinde gerçekleştirilen radyolojik kemik yaşının değerlendirilmesi sürecinden geçtiği belirtilmiştir. Bu değerlendirmede; genetik, hormonal ve coğrafik yaşam alanı gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmaktadır.
Raporda belirtilen Gök ve Greulich&Pyle atlasları referans alınarak yapılan değerlendirmeler sonucunda, U.B.’nin, 17 Temmuz 2009 doğum kaydına uygun olarak gelişim gösterdiği ifade edilmiştir. Uzmanlar, olay tarihi itibarıyla U.B.’nin 15 yaşını doldurduğunu ve bu nedenle 16 yaşına girmekte olduğunu belirtmişlerdir. Bu bilgi, yasal süreçte önemli bir yere sahip olup, mahkemenin kararlarını etkileyebilir. Ancak, U.B.’nin henüz 16 yaşını tamamlamadığını da açıkça vurgulamışlardır.
Adli Tıp raporunun sonuçları, olayın gelişim süreci ve davanın seyrine dair birçok sorunun da gündeme gelmesine neden olmuştur. Mahkeme, genç bireyin üzerindeki yasal sorumlulukların belirlenmesi noktasında büyük bir titizlikle çalışmaktadır. U.B. gibi gençlerin, cinsiyet, sosyoekonomik ve kültürel farklılıklar nedeniyle bu tür konularda maruz kaldığı durumlar, oldukça dikkat çekicidir. Bu başlıklar, sadece adli süreçle sınırlı kalmayıp, geniş bir toplumsal tartışmanın da kapılarını aralamaktadır.
Bıçaklanarak öldürülme vakalarının sıklığının arttığı bir dönemde, genç bireylerin maruz kaldığı şiddet ve kriminal olaylar üzerine bir farkındalık oluşturma gerekliliği ortaya çıkmış durumdadır. Ne yazık ki, böyle olayların tedai sürekliliği ve gençlerin korunma yöntemleri üzerine toplumsal bilincin artırılması esas bir konu olarak önem kazanmaktadır. Bu davada mahkemenin alacağı karar, hem adaletin tecellisi hem de benzer olayların önlenmesi açısından önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, Kadıköy’deki bu üzücü olay, birçok açıdan değerlendirilmesi gereken bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. U.B.’nin yaşı ve durumu üzerine yapılan ayrıntılı incelemeler, sürecin sağlıklı ilerlemesine yardımcı olacaktır. Ancak, toplumda benzer olumsuzlukların önüne geçebilmek için daha kapsamlı adımların atılması gerektiği açıktır. Genç bireylerin korunması, toplumun geleceği adına atılacak en önemli adımlardan biri olmayı sürdürecektir.