Türkiye’de gerçekleştirilen Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olan 250 bin konutluk projenin İstanbul kısmında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı TOKİ tarafından İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde, dar gelirli aileler için toplamda 28 bin 100 konut inşa edilecektir. Bu proje, yıllardır süregelen konut sorununa çözüm olma amacı taşımakta ve sosyal konut ihtiyacını karşılama yönünde önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Proje hakkında yapılan tartışmalar, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tutumuyla daha da alevlenmiştir. İBB’ye bağlı İSKİ Genel Müdürlüğü, inşası planlanan konutların yıkımı için TOKİ’ye bir yazı gönderdiği öğrenilmiştir. İSKİ’nin bu yazıyı yazmasında, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından içme suyu havzası olmaktan çıkarılan alanı hala su havzası olarak nitelendirmesi etkili olmuştur. Bu durum, İBB’nin dar gelirli ailelerin konutlarına karşı çıkmasının nedeninin, sosyal konut projelerine karşı önyargılı bir yaklaşım olduğunu düşündürtmektedir.
İSKİ’nin TOKİ Başkanlığı’na daha önce gönderdiği yazıda, projedeki konutlara su ve kanalizasyon bağlantısı yapmayacağı ifade edilmiştir. Bu durum, sosyal konut projesinin yaratıcılığını ve etkinliğini sorgulamaya (ve bunun sonucunda dar gelirli ailelere sunulan bu imkanları) yönelmeniz etmiştir. Sosyal konutların inşası, toplumsal bir sabır ve dayanışmanın göstergesi olması gerekirken, bazı siyasi grupların bu projeyi eleştirmesi, karşıt bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum konu hakkında katıldığı bir televizyon programında, projenin tamamen sosyal konut olduğunu ve ev sahibi olmayan vatandaşlar için yapıldığını belirtti. Bakan Kurum, “Bu projede yapılan konutlar, ev sahibi olmayan dar gelirli vatandaşlarımıza kura ile belirlenen hak sahiplerine yapılmaktadır. Hiçbir şekilde lüks konut değildir,” diyerek, projedeki konutların sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına tahsis edileceğini vurgulamıştır. Bakan, “Buradaki projenin tamamı sosyal konuttur,” dedikten sonra, projeye ilişkin ortaya atılan çeşitli iddiaların ‘yanlış’ ve ‘aslında gerçeği yansıtmadığını’ ifade etti.
Bakan Kurum ayrıca, projeye ilişkin “Araplara satacaklar” yönündeki eleştirilerin de asılsız olduğunu belirtti. Projenin tamamen yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik olduğunu vurguladı. Bunun yanı sıra, bazı muhalif unsurların “su kaynaklarının burada kesileceği” yönündeki iddialarını da çürüttü. Kurum, “Buranın Sazlıdere Barajı ile ilgisi yok, baraj yerinde duruyor. Buranın su havzası da değil,” diyerek, projeye ilişkin tüm spekülasyonları net bir şekilde reddetti.
İstanbul’un artan konut ihtiyacını göz önünde bulundurarak, sosyal konut projeleri aslında ciddi bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır. Fakat siyasi tartışmalar ve karşıt görüşler, projenin amacını ve etkisini gölgede bırakmaktadır. Birçok aile, bu projeden faydalanarak yaşam standartlarını yükseltme yönünde umut beslemektedir. Ancak, bu işleyişin karşısında duran, sosyal konutların inşası ve buna bağlı olarak sağlanacak olan sosyal hizmetlerin üstünde durulması gereken bazı engeller bulunmaktadır.
Sosyal konut projelerinin başarısı ve fiyaskoları, toplumun farklı kesimlerinde derin tartışmalara neden olmaktadır. Projenin ilk aşamalarıyla beraber, dar gelirli aileler için yapılacak konutların inşa süreci, sosyal adaletin sağlanması ve bu kimselere daha uygun bir yaşam alanı sunulabilmesi açısından kritik bir role sahip olmaktadır. Bununla birlikte, siyasi anlaşmazlık veya çatışmalardan etkilenmemesi için bu projelerin toplum genelinde desteklenmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak