CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, sosyal medya üzerinden iktidara yönelik dikkat çekici bir açıklamada bulundu. İmamoğlu, paylaşımında Kanal İstanbul projesine olan tepkisini dile getirerek, iktidarın bu projeye karşı duyduğu sevdayı sorgulayan ifadeler kullandı. “Neymiş bu Kanal İstanbul sevdanız, nasıl bir ‘aşk’ bu?” diyerek, projenin arkasındaki motivasyonları sorguladı.
İmamoğlu, paylaşımıyla iktidarın depremle ilgili yaptığı 4 önemli harcama kalemini de gündeme getirdi. Bu harcamalar arasında, deprem fonundan buharlaştırılan kaynak olan 42 milyar dolar, İstanbul’da 2004-2019 yılları arası 15 yılda kamu alanlarından ve imar hareketliliğinden sağlanan rantın 85 milyar dolar olduğu yer aldı. Ayrıca, herkesin bildiği “çılgın proje” Kanal İstanbul’un tahmini maliyetinin 100 milyar dolar olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra, 19 Mart sabahı gerçekleşen darbe girişiminin ülke bütçesine maliyetinin ise tam olarak 50 milyar dolar olduğunu ifade etti.
İmamoğlu, yalnızca yukarıda belirttiği dört kalemde millete ve devlete 277 milyar dolar zarar verildiğini vurguladı. Bu miktarın, İstanbul dahil olmak üzere bütün ülkeye fayda sağlayabileceğini, depreme dayanıklı hale getirebileceğini ve ülkenin ekonomik durumunu düzeltebileceğini belirtti. İmamoğlu, “Bu kaynak İstanbul dahil bütün ülkeyi ihya eder, depreme dayanıklı hale getirir ve bütün ülkemizi düze çıkarırdı” diye konuştu.
Ayrıca, İmamoğlu, iktidarın gözünü hırs ve ihtirasa kapadığını ifade ederek, bu durumu önce yüce Allah’a ardından da millete havale etti. Kendisi, Türk milletine seslenerek, “Aziz milletim, bu çarpık düzenden acilen kurtulmalıyız. Sizlere güveniyorum. Milletimiz büyüktür!” diyerek paylaşımını sonlandırdı. Bu sözler, iktidara karşı bir muhalefet mesajı olarak dikkat çekti.
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu’nun bu açıklamaları, gündemdeki Kanal İstanbul projesine ve hükümetin diğer stratejik harcamalarına yönelik eleştiriler içeriyor. İmamoğlu, toplumun dikkatini bu sorunlara çekerek, iktidara yönelik bir muhalefet konumunu pekiştiriyor ve milletin, adalet, eşitlik ve sürdürülebilirlik gibi konularda nasıl bir dönüşüm talep ettiğini ifade ediyor. Bu bağlamda, sosyal medyada yaptığı paylaşım yalnızca bir eleştiri değil, aynı zamanda halkı bilinçlendirme ve hükümetin uygulamalarını sorgulama çağrısı olma niteliği taşımaktadır.