Hindistan ve Pakistan Arasındaki Kriz Derinleşiyor
Hindistan ve Pakistan arasında tırmanan kriz, Cammu Keşmir şehrinde 26 turistin öldürülmesiyle patlak verdi. Bu trajik olayın ardından iki ülke sınırındaki Attari-Wagah sınır kapısı kapatıldı. Pakistan’da gerçekleşen bu terör saldırısının hemen ardından Hindistan hükümeti, diplomatik ilişkilerini seviyesini düşürme kararı aldı ve Başbakan Narendra Modi, saldırıyı düzenleyen 3 kişiden 2’sinin Pakistan uyruklu olduğunu belirtti. Bu açıklama, iki ülke arasındaki gerginliği daha da artırdı. Hindistan, ayrıca Pakistan’a can suyu olan İndus Nehri’nin akışını durdurma kararı da aldı.
Pakistan hükümeti ise Hindistan’ın nehirden su akışını durdurmasının savaş sebebi olacağını duyurdu. İki ülke arasında ilişkilere zemin hazırlayan 1960 tarihli İndus Suları Antlaşması gereği, İndus Nehri’ni besleyen Beas, Ravi ve Sutlej nehirlerinin kontrolü Hindistan’a; Indus, Jhelum ve Chenab nehirlerinin kontrolü ise Pakistan’a aittir. Bu dönüşümlü anlaşma, her iki ülke arasındaki su ve toprak meselelerinde önem arz etmektedir.
İsrail ile Normalleşme Çabaları Krizi Tetikledi
Pakistan ve Hindistan gerilimindeki asıl kaynağın İsrail ile Müslüman ülkeler arasında normalleşmeye yönelik çabalar olduğu iddia ediliyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Macaristan ziyaretinin ardından, bu ülkeden Pakistan’a bir teklifle gidildiği, ancak İslamabad hükümetinin bu anlaşmayı reddettiği belirtiliyor. Bu durum, pek çok yorumcu tarafından bölgedeki gerilimin tetikleyicisi olarak değerlendirilmiştir.
Türkiye ile Pakistan İlişkileri Tahrik Ediyor
ABD ile yakın ilişkiler kuran Hindistan, aynı zamanda İsrail ile de ilişkilerinde bir derinleşme içine girmiştir. Diğer yandan, Pakistan hükümetinin Türkiye ile olan yakın ilişkileri, Hindistan’ı rahatsız eden bir diğer unsur haline gelmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan ziyareti sonrasında iki ülke arasında pek çok iş birliği anlaşması imzalanmış, bu da Islamabad’ın Ankara ile stratejik ortaklıklarını derinleştirme çabalarını göstermiştir.
Türk Dünyası da Zararlardan Etkileniyor
Ankasam Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerginliğin aslında batılı ülkelerin Pakistan üzerinden Çin’i çevreleme çabası olduğunu belirtti. Erol, “Bu gelişmeler Türk dünyasını da derinden etkiler. Oyun, Hazar havzası ve Türk devletlerini de kapsayan bir mahiyet arz ediyor ve Türkiye’yi pasifize etmeye yönelik bir gayret var” dedi. Türkiye’nin, bölge meselelerinin bölge aktörleri tarafından çözülmesinden yana olduğu vurgulandı.
Hindistan’ın Savaş Sürecine Yönelik Davranışları
Asya araştırmaları uzmanı Dr. Doğacan Başaran, Hindistan’ın bölgedeki tutumunu ise eleştirmiş ve Hindistan’ın Keşmir halkına yönelik davranışlarını İsrail’in Filistin halkına yönelik tutumu ile benzer bir çerçevede değerlendirmiştir. Hindistan’ın bu tavrının, Hindistan-Pakistan çatışmasını daha da derinleştirebileceğini, hatta nükleer bir savaş riski taşıyabileceğini belirtmiştir.
Nükleer Silahlar ve Çatışma Endişeleri
Son zamanlarda Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu tarafından yayımlanan bir raporda, Hindistan’ın 180, Pakistan’ın ise 170 nükleer savaş başlığına sahip olduğu ortaya konmuştur. Uzmanlar, iki ülkenin nükleer silah geliştirme yarışının, bölgedeki gerginliklerin artmasına neden olduğunu ve bu durumun nükleer bir çatışma olasılığını beraberinde getirdiğini söylemektedir.
Pakistanlı Bakan Hanif Abbas, yaptığı açıklamada “Pakistan’ın
