Olay, 2025 yılı Nisan ayında, gece saatlerinde, 5000 Evler Bahçelievler Mahallesi’ndeki bir apartmanın 4. katında meydana geldi. İddiaya göre, S.K. isimli bir birey, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan eşi R.K. (39) ile telefon aracılığıyla tartışma yaşadı. Bu tartışmanın ardından S.K. sinirle evini ateşe verdi.
Yangının başlaması ile birlikte, atmosfer siyah dumanlarla kaplandı ve çevredeki vatandaşlar durumu hemen yetkililere bildirdi. İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yangın esnasında binada yaşayan diğer sakinler hızla tahliye edildi. İtfaiye ekipleri, olay yerine ulaştıktan sonra alevlerin söndürülmesi için yoğun bir çaba sarf etti ve yangını kontrol altına almayı başardı.
Yangın nedeniyle S.K. ile birlikte, apartmanda oturan M.G. (27), M.G. (36), Y.G. (5) ve Y.G. (8) isimli bireyler dumandan etkilendi. İlk müdahale sonrası beş kişi ambulansla hastaneye kaldırıldı. Yangın sonucunda apartman dairesi tamamen yanarak kullanılamaz hale geldi. Olayın ardından bina sakinlerinin yaşadığı panik ve korku, çevrede uzun süre etkisini sürdürdü.
Yangın bittikten sonra S.K., hastanede tedavi edildikten sonra polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Yapılan araştırmalarda, S.K.’nin evini yakarken çektiği görüntüleri, tartıştığı eşi R.K.’ye gönderdiği öğrenildi. Bu durum, olayın sadece bir yangın değil, aynı zamanda büyük bir aile içi çatışmanın sonucu olduğunu gösteriyordu. R.K., eşinin eylemlerinden ötürü şikayetçi oldu ve yangına ilişkin resmi bir soruşturma başlatıldı. Bu süreç, S.K.’nin psikolojik durumu hakkında da derin bir sorgulama açtı.
Bu olay, yalnızca bir yangın hikayesi değil, aynı zamanda aile içindeki çatışmaların ne denli tehlikeli boyutlar alabileceğini gözler önüne serdi. Aile içindeki huzursuzluklar, bireylerin mental sağlıkları üzerinde yıkıcı etkilere yol açabileceği gibi, aynı zamanda çevrelerindeki insanları da risk altına sokabiliyor. Bu tür vakalar, toplumda daha fazla farkındalık ve önlem alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Sonuç olarak, bu olayın ardından hem aile içindeki problemler hem de bireylerin ruhsal sağlığı hakkında daha derinlemesine çalışmalar yapılması gerektiği ve bu tür durumların önlenmesi için toplumsal bilincin artırılması gerektiği düşünülmektedir. Geçmişte yaşanan benzer olaylar, toplumun her kesiminde bu konulara dair bir duyarlılık geliştirilmesi gerektiğini bir kez daha kanıtlamaktadır.