Can Coşkun, Korkusuz gazetesinde kaleme aldığı yazısında, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından gerçekleştirdiği deprem zirvesinde verdiği talimatları aktardı. Bu deprem, İstanbul’daki sarsıntılarla ilgili tartışmaları yeniden alevlendirerek, hem deprem bilimcileri hem de siyasette bir cepheleşme sürecine yol açtı. Coşkun, yazısında bu durumu “Hazırlıksızlık, liyakatsizlik, denetimsizlik… Hepsi, çözüm arayışlarının önünde duruyor” şeklinde ifade etti.
Coşkun, Erdoğan’ın deprem zirvesinde yaptığı açıklamalara dair önemli bilgiler paylaştı. Öncelikle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkililerinin toplantıda yer almadığı dikkat çeken bir noktaydı. Erdoğan’ın, depremle ilgili bakanlardan ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yetkililerinden bilgi aldığını belirten Coşkun, Erdoğan’ın bu depremin gelecekteki olası etkilerinin araştırılmasını istediğini aktardı.
Erdoğan’ın tam cümlesinin ise, “Deprem uzmanlarıyla görüşün, farklı fikirleri de dahil edin. En olası senaryo hangisi, yurt dışındaki uzmanlara da sorun” şeklinde olduğu belirtiliyor. Bu talimatlar, depremin etkileri üzerine kapsamlı bir analiz yapılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Coşkun, Erdoğan’ın bu konuda hazırlanacak raporun kendisine değil, öncelikle Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Afet Politikaları Kurulu üyelerine sunulmasını istediğini de vurguladı. Bu kurulun ana görüşlerinin de şimdiden belli olduğunu ifade etti. Beştepe’deki kaynaklardan edindiği bilgilere göre, Afet Politikaları Kurulu üyelerinin çoğunluğunun “Ana deprem henüz gerçekleşmedi” görüşünü benimsediklerini ekledi. Bununla birlikte, bazı üyelerin Erdoğan’a “Panik havası gereksiz. Zamanını bilemeyiz” şeklinde de yorumlarda bulunduğunu aktardı.
Coşkun, şu anki durumun genel hatlarına dair bilgiler vermeye çalıştığını, istenilen rapor hazır olduğunda daha detaylı bilgilere ulaşmaya çalışacağını, fakat belirtilen noktaların gelecekteki kamuoyunun kanaatleri hakkında ışık tuttuğunu belirtti. Bu yazının ortaya koyduğu durum, İstanbul’da meydana gelen depremin sadece bir doğal afet olmaktan çok daha fazlası olduğunu, aynı zamanda siyasi tartışmalara ve planlamalara da zemin hazırladığını gösteriyor.
Bu yazı ile birlikte, İstanbul’daki deprem konusu, sadece bilimsel bir mesele değil; aynı zamanda yönetsel, politik ve toplumsal bir mesele haline gelmiştir. Coşkun’un aktardığı bilgiler, er geçen gün özel bir gündem maddesi haline gelen deprem tartışmalarının nereye evrileceğine dair önemli ipuçları sunmaktadır. Özellikle, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Afet Politikaları Kurulu üyelerinin görüşleri ve Erdoğan’ın talimatları, gelecekteki olası depremlere karşı alınacak önlemler hakkında kamuoyunun nasıl bir bilgi alacağına dair soru işaretleri bırakıyor.
Sonuç olarak, İstanbul’da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem, sadece bir sarsıntı değil; aynı zamanda Türkiye’nin deprem yönetim politikaları, kamu güvenliği ve koordinasyon sıralamasında daha büyük değişiklikler yapılması gerekip gerekmediği konusunda bir kavga alanı yaratmaktadır. Bu sürecin nasıl ilerleyeceği, alınacak önlemler ve izlenecek yollar, hem yerel hem de ulusal düzeyde büyük bir dikkatle takip edilmesi gereken bir konu olacaktır.