Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun yıllardır Suriye’nin kuzeyinde etkinlik gösteren PKK’nın uzantısı PYD-YPG hakkında “Bir gece ansızın gelebiliriz” şeklinde operasyon mesajları vermekteydi. Ancak, bu bağlamda son gelişmeler, özellikle YPG’nin Kamışlı’da düzenlediği Kürt Ulusal Konferansı, Türkiye’nin Suriye politikasında önemli bir dönüm noktası olduğunu gösteriyor. Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından, Türkiye’nin Suriye konusundaki tutumu da köklü bir değişikliğe uğradı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 8 yıl içinde, farklı tarihlerde toplamda 8 kez “Davul zurnaya gerek yok, bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek, terör örgütü PYD’ye karşı askeri operasyon yapabilecekleri mesajını vermişti. Ancak, Trump’ın başkanlığının başlamasıyla birlikte, Ankara’nın PYD’ye karşı tutumu büyük bir dönüşüm yaşadı. Şimdiye kadar beklenen operasyonlar yerine, arterlerde yaşanan gelişmelere odaklanmak zorunda kalındı.
Son olarak, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın, ABD Başkanı Donald Trump’ın “General” olarak nitelendirdiği Mazlum Abdi’yi Suriye yönetiminin içine aldığı bir adım attığı gözlemlendi. Mazlum Abdi, Türkiye tarafından aranan bir terörist olarak kabul edilmesine rağmen, kendi bölgesinde af ilan eden bir devlet başkanı gibi davranarak Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot’u kabul etti. Bunun yanı sıra, Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Türkiye’nin söylemlerinde yumuşama olduğunu iddia etti. Bu tür gelişmeler yaşanırken, Ankara tarafından herhangi bir tepkiler gelmemesi dikkat çekti.
Bu noktada, Suriye’de yaşanan politikalardaki değişikliklerin, Türkiye’nin terörle mücadele stratejisini etkilemesi kaçınılmaz bir hale geldiği anlaşılmaktadır. Özellikle, ABD’nin PYD’yi desteklemesi ve bu grubun Suriye’nin kuzeyinde kendisini güçlendirmesi, Türkiye’nin sınır güvenliği açısından endişeleri artırmakta. Böylece, Erdoğan’ın uzun zamandır dile getirdiği operasyon tehdidinin de somutlaşması bir tür belirsizlik ortamının doğmasına neden oldu.
ABD’nin Suriye politikalarındaki değişim, yalnızca Türkiye’nin terörle mücadelesini değil, aynı zamanda bölgedeki siyasi dinamikleri de etkilemektedir. Trump yönetiminin PYD’ye verdiği destek, Ankara’nın stratejik hesaplarını yeniden gözden geçirmesine yol açmakta. Artık, Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde yaşanan bu gelişmelere karşı nasıl bir cevap vereceği konusunda belirsizlik yaşamaktadır.
Suriye’nin Kuzeyinde, YPG’nin gerçekleştirdiği ulusal konferans, bölgedeki Kürt unsurlar arasında bir birleşim ve ortak hareket etme stratejisi geliştirmek amacı güdüyor. Bu durum, Türkiye’deki yetkililerin endişelerini artırırken, uluslararası arenada da tartışmalara yol açmakta. Türkiye’nin, PYD’nin siyasi manevralarına yönelik vereceği tepkinin, Suriye’nin iç dinamikleri üzerindeki etkisi merakla beklenmekte.
Her ne kadar Türkiye’nin Suriye politikası geçmişte sert bir yaklaşım geliştirmiş olsa da, günümüzde yaşanan gelişmeler, bu yaklaşımın yumuşayabileceğini ve Türkiye’nin yeni bir strateji belirlemek zorunda olduğunu gösteriyor. Bu sayede, Ankara’nın hem iç politikada hem de uluslararası ilişkilerde nasıl bir yön izleyeceği büyük bir önem taşıyor. Bu belirsizlik ortamı, bölgedeki dengeleri de ciddi şekilde etkileyecektir.
Kısaca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır dillendirdiği operasyon tehditleri, uluslararası siyasette yaşanan gelişmelerle birlikte geçersiz hale gelmiş gibi gözüküyor. ABD’nin PYD’ye daha fazla destek vermesi, Türkiye’nin Suriye’deki etkisini azaltabilir ve uzun vadede, Erdoğan yönetimi için zorlu bir diplom
