Savaş’ın Dava Dilekçesi ve İddialar
Son günlerde gündemi oldukça meşgul eden bir dava süreci, Savaş’ın avukatı Onur Yusuf Üregen aracılığıyla Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesiyle birlikte başladı. Bu dilekçede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “kurultay günü para karşılığı oy kullandırıldığı” yönündeki iddialara dair başlattığı soruşturma vurgulandı. Savaş’ın, bu açıklamaların ardından kapsamlı bir araştırma yaparak birçok kurultay delegesi ile iletişime geçtiği aktarıldı.
Dilekçede belirtilen bilgilere göre, Savaş, kurultay delegeleriyle gerçekleştirdiği görüşmelerde, mevcut parti yönetimi ve yerel yönetimler kademelerinde bulunan kişilerin, seçim sonuçlarını değiştirmek için delegelere baskı yaptığını bildirdi. Ayrıca, delegelere oy karşılığında ev, araba gibi maddi imkanların sunulduğu, konakladıkları otellere bavul bavul dolarların getirildiği, iPhone telefonlar ve iPad tabletlerin, oy karşılığında dağıtıldığı gibi bilgiler dile getirildi. Bazı delegelere ayrıca iş imkanları sağlanacağına dair sözler verilerek seçim sonuçlarının manipüle edildiği iddiaları da gündeme geldi.
Buna ek olarak, basına yansıyan ve dilekçeye eklenen haber metinlerinde, söz konusu kurultayda oy kullanan bazı delegelerin ve yakınlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde istihdam edildiği yanı sıra, pek çok delegeye siyasi görevler vaadiyle belediye başkanlıkları gibi pozisyonlar sunulduğu aktarıldı.
CHP Yönetiminin Görevden Uzaklaştırılması Talebi
Dava dilekçesinde, kurultay ile ilgili bilgi ve belgelerin mutlaka birer örneğinin dava dosyasına eklenmesinin talep edildiği ifade edildi. Söz konusu belgeler inceleme altına alındığında, yüzlerce kurultay delegesinin iradesinin “rüşvet olguları” çerçevesinde değiştirildiği savunuldu. Dilekçede ayrıca, yalnızca iki adayın yarıştığı seçimle ilgili olarak mevcut genel başkan lehine çıkan sonuçta, yalnızca 18 oy fark bulunduğuna dikkat çekildi. Eğer ki irade fesadı halleri kapsamında herhangi bir suç işlenmemiş olsaydı, 10 oydan fazlasının mevcut genel başkana değil de diğer adaya verilmesi durumunda, seçimin diğer aday lehine sonuçlanacağı ortaya kondu.
Kuşku yok ki, kurultayın sonucunun irade fesadı halleri kapsamında işlenen suçlar çerçevesinde değiştirildiği göz önünde bulundurularak, söz konusu kurultayın tüm sonuçlarıyla birlikte iptal edilmesi talep edildi. Dilekçede, bu anlamda yasal süreçlerin başlatılması ve mevcut CHP yönetiminin derhal görevden uzaklaştırılması konusunda da talepler ifade edildi.
Dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Ne var ki dava konusu kurultaya irade fesadı karıştırarak parti yönetimine gelmiş olan CHP Merkez Yönetim Kurulu, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu, açmış olduğumuz dava sürecinde delegeler ve diğer parti üyeleri üzerinde her türlü hukuksuzluğu yaparak baskı oluşturmaya çalışacaktır. Bu nedenle, mevcut CHP Merkez Yönetim Kurulu, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulunun derhal verilecek tedbir kararı ile görevden uzaklaştırılmasını talep ediyoruz.”
Bu süreç, sadece CHP’nin iç dinamiklerini değil, Türkiye’nin genel siyasi yapısını ve demokratik işleyişini de etkileyecek nitelikte. Savaş’ın yaşadığı olayların sonucunda, Türkiye’deki siyasi partilerin iç yönetimlerinde ne kadar şeffaf ve demokratik bir yapıya sahip oldukları bir kez daha sorgulanmakta. Gerek ulaştırılan iddialar, gerekse yapılacak olan resmi incelemeler, Savaş’ın ortaya koyduğu bu çarpıcı iddiaların ne ölçüde doğru olduğunu ortaya koyacaktır.
Bu dava süreci, özellikle de partinin içindeki çeşitli güç odakları ve delegeler arasındaki ilişkileri inceleyerek, daha geniş bir toplumsal siyasetin de ortaya çıkmasına ves