6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin ardından, Hatay’dan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından belediye başkan adayı olarak gösterilen ancak seçim sonuçlarına göre bu yarışmayı kaybeden Lütfü Savaş, CHP’nin 38. Olağan Kongresi’nin iptali için yasal bir süreç başlattı. Savaş, parti kongresinin ardından Özgür Özel’in CHP Genel Başkanı olarak seçildiği süreçte, delegelerin iradesinin fesada uğratıldığı iddiasında bulundu ve bunun üzerine davayı açtı.
Savaş, Özgür Özel’in yalnızca 18 oy farkla bu seçimi kazanmış olmasına dikkat çekerek, bu durumun irade fesadı kapsamında suç işlenmiş olmasaydı, Kılıçdaroğlu’nun daha fazla oy alarak büyük bir farkla öne geçeceğini öne sürdü. Dava dilekçesinde, eğer irade fesadı kapsamında bir suç işlenmemiş olsaydı, her iki aday arasındaki oylarda daha dengeli bir dağılım olacağına ve Kılıçdaroğlu’nun farkla kazanacağına dair net bir kanıt sunmaktadır.
Savaş, “İrade fesadı halleri kapsamında suç işlenmeseydi, 10 tane oyun mevcut genel başkana değil de diğer adaya verilmiş olması halinde seçimin diğer aday lehine sonuçlanacağı net bir şekilde görülecektir. Eğer irade fesadı kapsamında rüşvet vb. suçlar işlenmemiş olsaydı kaybeden aday çok yüksek bir oy farkıyla söz konusu kurultayı kazanıp genel başkan seçilecekti,” şeklinde ifadelerde bulundu. Bu iddialar, Savaş’ın siyasi duruşunu ve CHP içindeki güç dinamiklerini sorgulayan önemli bir noktaya parmak basıyor.
Lütfü Savaş, CHP’den ihraç edilmiş bir siyasetçi olarak dikkat çekiyor. 11 Aralık 2024 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Yüksek Disiplin Kurulu, Savaş’ın parti üyeliğinden ihraç edilmesine karar vermişti. Bu ihraç kararı, CHP içindeki iç gerginliklerin ve tartışmaların bir göstergesi niteliğinde. Savaş, genel başkanlık seçiminde yaşananların ardından daha da belirgin hale gelen bu gerginliklerin bir parçası olarak, kongrenin iptalini talep eden davayı açarak tartışmaları bir adım ileriye taşıdı.
CHP’nin 38. Olağan Kongresi, parti içindeki çeşitli fraksiyonlar arasında ciddi bir gerilime sahne oldu. Bu durum, hem parti tabanında hem de genel kamuoyunda yankı buldu. Özgür Özel’in genel başkanlık koltuğuna oturması, CHP tabanındaki bazı üyeler arasında hoşnutsuzluğa neden oldu. Lütfü Savaş’ın davayı açması, bu hoşnutsuzluğu yansıtan daha geniş bir siyasi çatışmanın parçası olarak değerlendiriliyor.
Bu dava süreci, CHP’deki güç mücadelelerinin yanı sıra, Türkiye’deki muhalefet politikaları üzerindeki etkileri açısından da önemli. Lütfü Savaş’ın iddiaları, partinin geleceği ve CHP’nin genel politikaları üzerinde nasıl bir etki yaratacağı açısından merak konusu. CHP’nin iç yapısındaki bu tür tartışmalar, muhalefete yönelik kamuoyundaki algıyı ve partinin toplumsal dayanışma gücünü de etkileme potansiyeline sahip.
Öte yandan, CHP’nin genel başkanı Özgür Özel de bu durum karşısında bir yanıt vermek zorunda kalacak. Özel’in liderliği, parti içindeki gerginliklerin nasıl yönetileceği açısından kritik bir sınav niteliğindedir. Parti içinde birliği sağlamak adına atılacak adımlar, hem içsel sorunların çözüm boyutu hem de dışarıdan gelecek tepkiler açısından önem arz ediyor. Zira, bu tür meseleler, partinin seçmen kitlesinin moral motivasyonunu ve siyasi duruşunu büyük ölçüde etkileyebilir.
Sonuç olarak, Lütfü Savaş’ın CHP’nin 38. Olağan Kongresi’nin iptali için açtığı dava,
