Türkiye ve Yunanistan arasında köklü tarih ve kültürel bağlar bulunan iki ülke arasındaki ilişkiler, 1950’li yıllarda Kıbrıs meselesiyle gerilmeye başladı. Yunanistan’ın Enosis talebiyle BM’ye başvurması, Türkiye’de büyük tepkilere neden oldu. Türk-Rum ilişkileri giderek gerilirken, olaylar 1955 Eylül’ünde patlak verdi.
İstanbul Ekspres Gazetesi’nde yayınlanan ve Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığı haberinin ardından, İstanbul ve İzmir’de kalabalık gruplar organize bir şekilde toplanarak, Rum azınlığa ait iş yerleri, evler, kiliseler ve okullara saldırdı. Şiddet ve yağmalama olayları 7 Eylül’e kadar sürdü ve pek çok kilise ateşe verildi, insanlar darp edildi, kadınlara tecavüz edildi.
Olayların ardından, fitili ateşleyen haberin asılsız olduğu ortaya çıktı ancak Türkiye genelinde büyük bir kınama dalgası oluştu. Olaylar sırasında tutuklamalar yapılsa da, gerçek sorumlular tam olarak yargılanamadı. Olayların kontrol dışı bir halk tepkisi mi, yoksa organize edilmiş bir saldırı mı olduğu konusunda tartışmalar uzun süre devam etti.
6-7 Eylül olayları, Türkiye’deki azınlıkların toplumsal konumunu derinden etkiledi. Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklar, saldırılar sonucunda büyük zarar gördü ve Türkiye’den göç etmek zorunda kaldılar. Bu olaylar uluslararası ilişkilerde de olumsuz etkiler yarattı ve Türkiye’nin imajını zedeledi.
Devletin olaylardaki rolü uzun süre tartışma konusu oldu ve resmi olarak kontrolsüz bir halk tepkisi olarak nitelendirildi. Ancak olayların ardından azınlıklar üzerindeki baskılar artarak devam etti. 6-7 Eylül olayları, Türkiye’nin yakın tarihindeki önemli bir dönüm noktası olmasının yanı sıra, toplumun hafızasında uzun süre tartışma konusu olarak kaldı.
Son yıllarda daha fazla gündeme gelen bu olaylar, azınlıklara yönelik travmanın ve toplumsal ayrışmanın bir sembolü olarak anılmaya devam ediyor. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler tarihsel bir derinliğe sahip olsa da, 6-7 Eylül olayları, Türk-Rum ilişkilerindeki çalkantılı bir dönemin önemli bir iz bırakan olayı olarak hatırlanmaktadır.